12 Kasım 2012 Pazartesi

Monaco - Monte Carlo


Cannes sonrası ,Nice öncesi durağımıza ayrı bir bölüm açmamızdan herhalde bellidir diyelim veya bunu biraz da üsteleyelim ki..Turla değil de kendi başlarına yolculuk yapacak olan arkadaş grubu veya çiftler konaklamalarında en az bir gecelerini Monaco’ya taşısınlar.

Buyrun Monaco’ya..



Şehrin iki tane büyüsü var.Birincisi eski kraliçeleri Grace Kelly,diğeri ise Formula..Monte Carlo kavramı veya Monaco Krallığı,ya da Monaco’lular nam-ı diğer Fransa’da tanımlandığı şekilde asiller...Bu iki kavramın da aslında çok uzağındalar...

Monaco’lu olmak fark yaratıyor krallıkta.Ucuz ev,bedelsiz hizmet..Bunların hepsinden yararlanıyorsunuz.Fakat Monaco’lu biri ile evlendiniz tam 4-5 kuşak sonra torununuzun torunu Monaco’lu oluyor ki geçiş zor.

Kale,kraliyetin merkezi limana tepeden bakıyor.Şehrin tepesinde.Bir tarafı limana,diğer tarafı ise daha çok Monacoluların yaşadığı stadın olduğu bölüme bakıyor.Civarında hediyelik eşya bulabileceğiniz küçük dükkanlar ve kaleler mevcut.Okyanus müzesinin hemen arka çıkış yolundaki çikolata alınacak yer ise şehrin uğrak yerlerinden.

Şehri gezdiren tren yine tepeye giden yoldaki okyanus müzesinin önünden kalkıyor,ki bu yol mutlaka yürünmeli,enfes yat limanı manzarasını size sunuyor.İki kere adını geçirdik o halde müzeyi de mutlaka gezmenizi önerelim.Alt kattaki akvaryum enfes ve fotoğraflamak için ideal.Orta katta 1910 yılında kurulan müzenin kurucularının topladıkları ve ufak bir de hediyelik eşya dükkanı var.Bizim gezi saati ile tercih etmediğimiz üst katta ise restorant bulunuyor.Manzara çok güzel.

Formula heyecanını siz de yaşayın diye ister kendinizin kullandığı isterse yanınıza şöför verildiği Ferrari turları da şehrin diğer albenisi.Kendisini Formula pilotu hissetmek isteyenlere yarışın yapıldığı tek şehirdeki caddelerde yolların tozunu alma fırsatını Formula severler tercih edebilir.

Şehrin kalabalıklığı merkezde hissedilmiyor,gelenlerin de çoğunun geceye kalmadığını düşünürseniz,kalan tıristlerin de Monte Carlo havası yaşamak için kumarhane civarında olduğunu hesaba katarsanız şehir aslında yazın en canlı günlerinde bile boş geliyor gözünüze.Gece limandan şehrin ışıklı havası ise tek kelime ile büyüleyici.

Biz konaklamada  tercihimizi önünden Formula pisti geçen Port Palace’da  kalarak yaptık.Diğer yerlerde alternatifleri yazılarımızda size bırakmamıza rağmen burdaki oteli size ısrarla önerelim.Hatta casino manzaralı Hotel de Paris tercih edeceğinize,çok çok iyi odası ile yat limanı manzaralı Port Palace’ı tercih edin diyelim.Belki Hermitage Otelinde kalacak olanların tercihine de destek verebiliriz ama hiç başka alternatif aramayın deriz bu büyüleyici şehirde.

Gittiğimiz gece limanda Abba tribute konseri vardı.Eğlendik.Bu da bizim şansımız aslında..Cannes gezimizde de iki gece genel eğlencenin deniz kenarında olduğunu belirtmiştik.Yaz ayı tercihi ile öne çıkan gezilerin avantajı aslında...

Casinonun olduğu bölüm klasik olarak yine markaların mağazalarına rastladığımız yerler.Hotel de Paris ve Cafe de Paris kumarhanelerin olduğu bölümde.Kumarhanelerde ağır bir hava var...Gerçekten gelip denemek isteyenle sadece kumarhane için Monte Carlo’ya gelenlerin farkını ortaya çıkaran bir ambians...Şşşt havası...Yaz olduğu için en azından ceket ısrarı yok,ama uzun pantolon yazın da şart.

Monaco’da Ferrari nin resmi alışveriş mağazası sizi başka şehirdekinden daha çok çağırıyor Monaco’da.Mc Laren in üstünde resim çektirme güdüsü yaratıyor.Veya aklınıza gelecek diğer lüks otomobillerin satışa sunulduğu galeriler daha çok dikkatinizi çekiyor.

Gece uzun..Billionaire in hem club hem de teras avantajı ,Buddha Bar ın yüksek tavanları,30 yaş üstünün tercihi ve şehrin tartışılmasız en ünlüsü Jimmy’z,Hermitage’ın terasındaki Crystal  Bar ve diğerleri..

Monaco’da yapılması gerekenler:

i.Konaklayanlar için şehri gezmek cazip ama Monte Carlo da da yüzdüm demek için plajı değerlendirilmeli

ii.Şampiyonlar Ligi ve Uefa kupasını kazananlar Süper Kupa’yı sürekli bu şehirde oynuyorlar.Monte Carlo plajına giden yolda ise nasıl Cannes’da artistlerin yıldızları varsa burda da ünlü futbolcuların ayak izleri var.Baka baka gidilmeli.

iii.Şansını casinoda değerlendirecek olanlar çok kaybetmemeli,geceye de devam etmeli;ya da şansları yaver giderse yine kazandıkları ile gecenin tadını çıkarmalı

iv.Şehir fotoğraflarını her şehirde defalarca çekmek istemezsiniz.Burası aynı manzarayı çektiriyor.Ama gece ışıklı fotoğrafı mutlaka çekilmeli.

v.Bütçeye göre yemek.Ya kıyın paranıza ciddi ciddi enfes biryemek yiyin,ya da gerçekten gece uzun diyerek çok ucuz çıkın gece yemeğinden.Ortası çok gereksiz.

vi.Şehrin formula ile yatıp kalktığını söyledik.Formulanın gerçekleştiği pistin en dar yeri fotoğraflanmalı,tabi bir de tüneli...

Daha da yazılacakları var şehrin..Ufak şehir ama görülmesi gereken,tadını yaşamak için de kalınması gereken bir şehir diyelim.

Bizlerden birimiz bu gezide ST.Tropezi’i ilk sıraya ,diğerimiz ise Monaco’yu ilk sıraya taşıdık.Ama bu satırları St. Tropez’i ilk sıraya taşıyan olarak yazayım...Bir kere daha St. Tropez’e gitmezsiniz.Ama Monaco çağırır.Kaş gibi,Portofino gibi..

Cannes - Nice ( Güney Fransa)


Cannes ve Nice

Fransa’ya gidenlerin genelde yerleşik mekan olarak tercih edip ,gezi rotalarını bu merkezden yürüttükleri Nice’i 10 günü geçen tatilimizin son iki gününe bıraktık.İşin aslı bu seçimimizde de haklı olduğumuzu düşünüyoruz,tavsiye etmek bize belki düşmez ama Nice’siz bir gezi de planlayabilirsiniz.

Öncelikle iki şehir arasındaki farklardan başlayalım.Cannes sahil kenti,Nice ise sahilin şehri.Cannes dinamik,Nice ise enerji emen yapıda.Cannes daha bir havalı,Nice daha bir ucuz.Cannes da yol knearında gördüğünüz Bentley sayısı kadar Nice’de gece müşteri avına çıkan kadınları görebilirsiniz.Cannes ‘da her yer dolu da olsa bir rahatlık var,Nice de itiş kakışlık...

Daha da sürer bu farklılıklar..Tabi ki bizim gözümüzle...

Eski Cannes çok cazip değil,tepeye çıkıp güzel bir resim çektirebilirsiniz belki ama şehrin merkezi sizi cezbeder.Nice ise eski şehrin devamı olmuş,ama herkesi eski şehirde toplayan bir halde...

Cannes’da gecelerseniz Cannes’ı..

Nice’de gecelerseniz Nice’i tadacağınızın da farkında olacaksınız zaten.Nice’de herhangi bir gece bizim İstiklal caddemizde herhangi bir gecenin tadına varmıyor.Bu kadar yeter herhalde..

O halde Cannes ile devam edelim..

Cannes: La Croisette şehrin can damarı...Bizim olduğumuz iki gecede iki farklı etkinlik sebebi ile gündüz dolu olan plajlardan daha da dolu idi,gecelerdeki  kumsal kalabalığı .Güney Fransa’da en iyi havai fişek gösterisini ben yapıyorum yarışması olunca,ilk gecemizde insanların daha günbatımı ile beraber kumsalları kumu göstermeyecek şekilde doldurduğunu ve havai fişek  gösterilerini izlediklerini yaşadık.Ne kadar kalabalık olduğunu gösteri bitince algılayabiliyorsunuz ki,herhalde şehrin o anki kalabalığının 4/5 i sahil şeridinde idi o gece.Ertesi günde ise elektronik festivali vardı ve bu kez kırmızı halılı festival merkezinin yan tarafındaki sahil kesimi hınca hınç dolu idi.Tabi bir de Türkiye’de tutmayan helikopterli reklamın ordaki yaygınlığı ile Paris Hilton’un özel partisinden haberdar olduk. Şehrin Palm Beach’e uzanan kısmındaki partinin yankısı da yaşandı.Sahil şehrinin en önemli iki oteli Carlton ve Martinez.Şimdi açıkçası şunu belirtelim bu iki otelin denize bakan odalarından birinde tercihinizi yapacaksanız ve önlerindeki beachlerinden denize girecekseniz doğru bir tercihiniz vardır.Diğer türlü biz bu iki otelde kalmayalım ama bulvarda kalalım biraz daha ucuz diyecekseniz tren istasyonu yakınında da güzel oteller var tercih bu olabilir;aradaki farkla da hem bu iki otelin restoranında şahanebir akşam yemeği yersiniz hem de bu iki otelin beach ine gitmeseniz bile hemen yanlarındaki özel plajlarda hatta en ön tarafta yer de zorlayarak güzel bir gün geçirebilirsiniz.Bunun sebebi basit..Evet bu iki otele değer verilen rakamlar ki bu da aslında farklı bir tartışma konusudur ama polemik içermez,sonuçta bu bir tercihtir,zevktir;ama bu iki otel dışında da denizi bulvarda görüyorum ne güzel demenin bir anlamı da çok yok gibi..

Bulvarın hemen arkasındaki cadde alışverişin daha canlı olduğu güzergah.Bütün ışıltılı ünlü markalar bulvarda kalınca ,bulvarda yer bulamamış herhalde diye düşündüğünüz bir ya da iki marka dışındaki diğer bütün mağazalar da bu cadde üzerinde.Aradaki yollarda irili ufaklı barlar,bulvara göre daha hesaplı restoranlar var.Bulvarla kesişim noktasında ise ikinci el şık ürünlerin satıldığı ufak bir Pazar ve civardaki cafeler mevcut.

Cannes’da gece hayatı oldukça renkli.Hemen herkesin müzik ve show tercihine göre sabahı bulabileceğiniz mekanlar şehrin yaşantısını uzatmaktalar.

Festivalin olduğu ve hemen herkesin kırmızı halı üzerinde resim çektirerek kendisine Cannes hatırası bıraktığı yerin hemen dibindeki turizm ofisi en azından ufak hediyelerle ülkeye dönmek isteyenler için çeşit olarak az ama öz seçimler sunmayı başarmış.

Cannes’da yapılması gerekenler:

i.Şehri tanımaya mini tren turu ile başlamak işinizi kolaylaştırır

ii.Eski Cannes’dan fotoğraf çekmek

iii.Carlton otelinin içinde kalmak,önünde denize girmek veya restoranında yemek seçimlerinin 3 ü de olmasa bile...İçinde kahve içmek,yandaki özel plajında denize girmek ve hemen otele varmadan yer alan küçük ama bilindik, bulvar üzerindeki restoranda Fransız mutfağı ile tanışmak.

**

Nice: Massena meydanı şehrin can damarı.Fakat hem yeni şehre uzanan hem de eski şehirde kalan iki tarafı da  o kadar kalabalık ki,nerede yemek yesem tercihiniz bir anda nerede yer bulabilirime dönüşüyor.Eski şehirde bitişik restoranlar ve kalabalık o kadar ağır bir koku bile duyuyorsunuz.Eğlence belirttiğimiz tarzda.Geceyi uzatmak isteyenler için tercihler var.Bizim gezimizin artık son 2 günü idi ve St. Tropez,Cannes,Monte Carlo derken belki de Nice bu yüzden bize yavan geldi.

Yine de tıpkı Cannes da olduğu gibi mini trenle şehir turu alınmalı ve şehri tanıma kolaylaşmalı.Kale tepesi en güzel Nice manzaralarından birini sunuyor kaçırılmamalı.

Promenade des Anglais ,şehrin bulvarı.Palmiye ağaçları ve çiçek bahçeleri gerçekten güzel.Oteller,villalar,butikler ; belle epoque mimari tarzı ile kenti yansıtıyor.Müze çok,kilise çok...

Hediye alarak ülkeye dönmek isteyenler için çok sayıda alışveriş yapılacak mekan var şehirde.Göreceli olarak da Güney Fransa’nın en hesaplı kenti.Zeytinyağı,sabun bizlerin ilgisini çok çekmese de şehrin turistlere herhalde en çok sattığı iki ürün.

Şehirdeki plajlarda bir doldur boşalt havası var,kumsal taşlı..Fakat bunlara rağmen gelmişken denize girmemek de olmayacağına göre şikayet yok.Söylenenlere göre Güney Fransa’nın en çok yankesicisi bu şehirde.Dikkat etmek gerekiyor gibi.

Yakın yerlerde:

Antibes:Merak ettik,gittik ve işin açıkçası çok da kısa zamanda döndük.Picasso müzesi,şehrin merkezindeki cafe ve restoranlar ile çok da öne çıkmayan hediyelik eşya satan dükkanlarını sayabiliriz.Nice de kalıp çakıl taşlı kumsal istemem diyenler için bir tercihtir.Biz Antibes merkezden kumsala kadar gittik,5-6 km ötesinin çok güzel ve hatta lüks olduğu da belirtilmekte.Bu da bu yazıyı okuyacakların aklında dursun diyoruz.

10 Temmuz 2012 Salı

Portofino


Cinque Terre bölgesinde 3 gün konakladıktan sonra gezimizin 2. Bölümünü oluşturan Santa Margharita L.- Portofino tarafına doğru trenle yola çıktık.Santa Margharita Genoa-Cinque Terre hattı arasında konaklama için mükemmel seçim oldu, biz Lido Palace oteli tercih ettik...Fiyatlar Levanto ve Cinque Terre tarafına göre daha pahalı olsa da son derece güzel bir belde.Cumartesi akşamı restaurantlarda yer bulmakta zorlanıyorsunuz ,bu yüzden rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederiz.. haftaiçi ise daha sakin..Hem halk plajları hem de özel plajlar mevcut..Portfino’ya yakın olması da buradaki konaklamayı arttıran etkenlerden birisi..Santa Margharita’dan Portofino’ya 2 yoldan ulaşabiliyorsunuz..Denizden motorlar kalkıyor veya kara yolundan otobüs / kiralık araçla da gidebilirsiniz..Arabayla/Otobüsle mesafesi 10 dakika bile sürmüyor ama yolu dar olduğu için trafik sıkışabiliyor..Santa Margharita Portofino arasında arabayla geçerken dikkatinizi çekecek bir koy Paraggi Koyu..Paraggi’yi görünce orada mutlaka yüzmek isteyeceksiniz ..Paraggi Koyunda özel beach’ler var ..Giriş tek kişi 25 euro..Şezlong ve şemsiye dahil..Biz otobüsten Paraggi koyunda inip 1-2 saat yüzme molası verdikten sonra yürüyerek Portofino’ya devam ettik..Yürüyüş yolundaki manzara inanılmaz..Çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.Portofino’ya hem motorla gündüz hem karadan akşam gittik..İlk gördüğümüzde gerçekten büyülendik diyebilirim..Koy çok ufak, restaurantlar diğer beldelere göre pahalı , Wine Bar’da iki Bellini için 80 euro ödüyorsunuz ama hayatınızda içtiğiniz en güzel Bellini’yi içiyorsunuz..Loius Vitton,Pucci , Christian Dior gibi markaların butıkleriyle karşılaşıyorsunuz..Hediyelik eşya içinde bir çok seçenek var..Resimlerdekinden daha romantik ve güzel diyebilirim... Yatlarda inanılmaz..

Portofino’dan sonra motorla devam ederseniz San Fruttoso adlı manastır koyuna geliyorsunuz..Genoa-Cinque Terre bölgesi arasındaki en muazzam deniz burada , koya arabayla ulaşım yok, motorla Santa Margharita’dan – Portofino’dan veya Camogli’den ulaşabiliyorsunuz...İki tane restaurant var , denize girip manastırı gezebiliyorsunuz.Mutlaka uğramanızı tavsiye ederiz.



Uluç Şıkyıldız :Santa Margharitaaaaaaa...Romantizmin gerçek adı..Portofino ise büyüleyici..Çok daha öte bir şey..İlk görüşü vurgun yapıyor..Bu kesin..Santa Margharita ise çağırıyor..Hele tepeden inme fırsatı bulursanız karayolu ile o güzelliği seyredin..Aynı şey Paragli sonrası Portofinoya yürüyün mutlaka demeyi de beraberinde getiriyor..Kısacası..Bölge inanılmaz..Günlük bırakılmaz..Elinde olan Santa Margharitada 3-4 gece geçirmeli..Portofinonun yürüyüş bölgelerinde florya inanılmaz.1300 çeşitten fazla çiçek var deniliyor ki,gören bayılıyor.İyi ki gittik diyeceğiniz bir bölgeyi anlattık..Ne yapmalı kısmı ise çeşitli..Santa Margharita..Massimo Meda ile tanışmalı inanılmaz bir sanat,resim-heykel ve ışık kombinasyonu..Rene de yemek öneriyoruz..Santa Margharita çarşısında kahve..Alışveriş için Portofino ideal..Bellini içmeden dönmemek gerek..Portofino ve Santa Margharita daha önceki bölgemiz Levanto değil..Çok farklı..Fiyat olarak da..Zaten Portofinoya demirli yatları görünce normal oluyor..Ve bir de resim için..Portofinonun tepesine çıkmak önemli.




Zeynep Şıkyıldız : Portofino şarkısı sebebiyle herkes tarafından bilinen ama gidip gördüğünüzde resimlerdekinden daha da güzelmiş dedirttiren bir yer..Portofino’da kalmayacaksanız konaklama olarak Santa Margharita’yı tercih edip günübirlik Portofino’ya geçebilirsiniz..Bu bölgeye gidip gitmemekte kararsız kaldıysanız fırsatınız varsa mutlaka görmenizi tavsiye ederim...

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Cinque Terre ...5 Köyden fazlası


2012 yazımızdaki ilk yol tercihimiz İtalyanların meşhur 5 köyü –Cinque Terre oldu.Havaların ısınması ile seferlerin başladığı İstanbul-Genova uçuşu sonrasında hiç Genova’da vakit kaybetmeden gezimizin konaklama yeri olan Levanto’ya ulaşmak için Genova tren garından yola çıktık.Hedef Cinque Terre ise konaklamak için en ideal yer Levanto. Biletlerinizi trene binmeden kendiniz işletmelisiniz,bu önemli,çünkü işletilmeyen biletin geçerliliği yok,makineler ise her istasyonda mevcut,aynı zamanda her istasyonda cafe de bulunmakta,tren beklerken kahve içiyorsunuz zaten,ya da alışmanız gereken şey belki pizza ya da makarnaya hazırsınız ama kahve tüketiminizin de çoğalacağına –istemsiz şekilde-hazır olmalısınız.İtalyanlar her daim espresso içse de saat 11:00 den sonra cappucino yu genelde içmiyorlar.Makarnada spagetti tüketimi ise kaşıksız.Doya doya yiyin der gibi.

Levanto..Küçük bir yerleşim yeri ama özellikle haftasonu tatili için  insanların akın akın geldiği bir yer.Bize şirinden öte geldi,en önemli olay havanın nemsiz oluşu,bu yüzden Cinque Terre gezisine yaş veya sıcak engeli koymanıza gerek yok.Levanto’da küçüklük ölçüsünde az otel var ve lüks kavramından uzaklar,dezavantajlı nokta ise sahil şeridinde otelin olmaması,hemen tüm yerleşim imkanları ufak merkez çevresinde birikmiş durumda fakat bu hesaplı bir konaklama imkanı da sunuyor.Zaten Levanto lüks kavramının çok da uğramadığı bir yer.Fakat şirin kavramı kendisini hissettirdiği için rahat ediyorsunuz.

Levanto içinde sahilde az sayıda lokantada yemek yiyebilir veya denize bakarak spritz içebilirsiniz,zaten 2-3 günlük konaklama bölgeyi keşfetme sırasında size ev sahipliği yapacak olan Levanto için hem yeterli hem de hesaplı olacaktır.Hesaplı menülerde kendinizi şımartacak ve hesap kitap yapmayacak hamleler yapmak isterseniz bölge ideal,fiyatlar gerçekten Genova’dan uzaklaştıkça iner şekilde.

5 Köye Gezi Başlıyoooorrr !!!

Cinque Terre için Levanto’dan Portovenereye kalkan gemi ile köylere tek tek ulaşım mümkün.Fakat biz Levanto istasyonu ile köylere tren yolu ile ulaşımı tercih ettik ki önerebiliriz.İlk köy Levantadon çıkıştan sonraki ilk durak olan Monterosso ya kısa sürede ulaştık.Günlük indi bindi serbest bileti pahalı değil,5 köyü tek günde gezmek ise mümkün.Bu yüzden en tercih edilen ulaşım aracı tren için ödeme şekli günlük bilet alımı olmalı.

 
Monterosso ortadan bölünmüş bir köy.Plaj alanı çok büyük,köylerin en büyüğü ve denize giriş için en ideal bölge.Trenin durağından indikten sonra geldiğiniz bölgeyi gezdikten sonra uç bölüme koyun ortadan bölündüğü yerin ardına gitmeyi ihmal etmeyin.Esas köy o bölgenin ardında ve içeri doğru genişliyor,zaten köy limanı da o bölgede.Monterosso nun güzel tarafı da köyiçi mevkii,biz bu bölgeyi ikinci gün Portevenere dönüşüne bıraktık ve sahil kısmında mola verdikten sonra trene binerek köylerden beşincisine gittik.Riomaggiore..

Riomaggiore dar sokakları ve eşsiz dikliği ile köyün dibinden yukarıya inanılmaz bir manzara sunmakta.Alışveriş için acele etmenize  ya da Riomaggiore’den birşeyler alma çabanıza gerek yok,aşıklar yolu ile ilgili hediyelik ya da Cinque Terre anısı Manorola(4. Köy) veya Vernazza (2. Köy) da daha çeşitlilik gösteriyor.Riomaggiore görünmeli,bol fotoğraf çekilmeli ve denize en yakın kısımdaki cafede ufak mola ile geçiştirilmeli.

Riomaggiore durağının dibinde 4. Köy Manorolaya Aşıklar Yolu gitmekte ve ücretli,tavsiyemiz bu yolu yürümeniz ve bol bol fotoğraf çektirmeniz,eğer aşkınızı kilitleyip herkes gibi kilidini asmak ve anahtarını denize yollamak isterseniz hazırlıklı gelin..Yol başlangıcında Riomaggioreye veda koyunun başındaki cafede ücretsiz wi-fi ve çok güzel bir manzara var.

Yol yaklaşık yarım saat sürüyor,gerek sıcak gerekse bol foto çekişine alternatif yedek tshirtler yol ortasında devreye girebilir.Yol bitiminde sizi ilk anda cezbetmeyen Manorola karşılamakta,yol yorgunluğu için bire bir olarak yemek tercihinizi burada yapmalısınız,5 köy içinde en iyi deniz ürünleri Manorola’da.Sahilde denize girmek için cezbedici bir ortam var ve sahil kenarından devam eden asmalı yoldan Manorola manzarası çok güzel.Gelmeden önce bizi en çok Vernazza’nın etkileyecek olacağını düşünmüş olsak da en güzel kavramını bu köyden yana kullandık,yine de Monterosso’nın bölünmüşlüğünün ordan tüm koyu resmetmek de çok keyifli idi.

Biz 3. Köyü biraz da denize kıyısı yok diye pas geçtik ve içine girmedik,ertesi gün Portovenere’den Levanto’ya dönüşü denizden yaptığımız için kıyıdan resimleme imkanı bulduk ve bol resim alma şansına sahip olduğunuz için bu yöntem de bize doğru geldi.

Vernazza..En bilinen ve en önemsenen köy.1. köyden 2. Köye yürüyerek gelenler köye girişi tepeden resmetme şansına sahip oluyorlar ve en iyi Vernazza görüntüsünü orası veriyor.Biz Manorola da umduğumuzdan fazlasını bulduktan sonra  ve Vernazza ‘da ise denize girme sıkıntısı ve diğer köylere göre biraz daha pahalı fiyatları bulunca açıkçası çok da ısınmadık beklediğimiz ölçüde köye...

Akşamüstüne merakla geldiğimiz bölgedeki konaklama yerine geldiğimizde ise hem görülesi yerleri gördüğümüz için keyifli ama bir o kadar da Levanto yu beklediğimizden çok yaşanacak yer bulduğumuz için mutlu idik.




Zeynep Şıkyıldız: Cinque Terre – 5 köy özellikle Türkiye’de çok tercih edilmeyen belki de bilinmeyen bir bölge..Biz internetten araştırarak kendi planımızı kendimiz yaparak bu bölgeyi gezdik çokta keyif aldık..Manzaralar inanılmaz, hem denize girme fırsatınız var hem gezme ve fotoğraf çekme..olduça da romantik yerler..Tek dezavantajı Spagetti ve Pizza yüzünden kilo alıp dönüyorsunuz aman dikkat J

Uluç Şıkyıldız:Tercihiniz Cinque Terre ise Levanto konaklamak için birebir.Şehir çok huzur veriyor ve köyler çok yakın,öne çıkan başarılı restorantı ise ne yazık ki yok,yine de koyda denize girmek,koya geniş açıdan bakan cafede spritz içerek günü sonlandırmak ve leziz dondurmasını tatmak tavsiye edilir.Köylerde ise yemek tercihiniz deniz mahsulü ise Manorola ideal,yürüyüş yolu mutlaka değerlendirilmeli,köyler çok güzel foto imkanı veriyor ve gezimizin bu bölümü diğer bölgelere göre göreceli olarak oldukça ucuz fiyatlarla geçti.

Bizler uzun sayılacak bir dönemde bölgeyi ziyaret etme fırsatı bulduk.Bu yüzden gezimizi Cinque Terre,Portofino ve kalanlar olarak 3 bölümde paylaşacağız.Kalanlardan Portovenere bu bölümdeki gezinize mutlaka katılmalı.Konu ile ilgili bölümü diğer bölümlerde bulabilirsiniz.


8 Temmuz 2012 Pazar

Kaş..Doyasıya Güzellik..


Çok yere gidersiniz,gezersiniz ve fotoğraf albümü yaparsınız ama bir kere Kaş’a giderseniz bir daha elinden kurtulamazsınız.Kaş sizi sürekli çağırır,siz de sürekli gidersiniz...Sadece bu kadarla bile Kaş yazılabilir aslında,ama madem gitmek isteyenler için diyerek buluşuyoruz yazılarımızda sizlerle o halde devam edelim...Mesaj gayet net..Acaba gitsek mi diye bu yazıda iseniz yanıtı tüm alternatifleri bir kenara bırakın şeklinde..Eğer kısa bir süreliğine Kaş’a gideceğiz diyorsanız mümkünse süreyi uzatın diyoruz...
**
Kaş küçük bir limanı olan,ucunda Çukurbağ yarımadası ile karşısındaki Meis adasına iyice yaklaşan bir ilçe.Kendisi Kaş,karşısındaki ada ise göz ...İki kolu var gibi yaklaşıyor Meis’e..Birisi Kalkan yolundan gelişte Kaş’tan önce gözüken Çukurbağ yarımadası...Şehir yeni yat limanının varlığını da yarımadanın şehirdışındaki tarafındaki koyunda yapıyor zaten.Diğer sarmal ise likya yürüyüşü rotasını da içine alan Limanağzına dek varıyor...
Nasıl gitmeli:Karayolu bir tercih..İstikamet direk Kaş..Diğer alternatif ise havayolu ve Kaş’a direk ulaşım.Gelirken bir gece Göcekte kalırım,Dalyan da kalırım sonra Kalkan-Kaş yapar,dönüşte de tek gün Ölüdeniz e de uğrarım derseniz Dalaman havaalanı ve araba kiralamak bir tercih..
Nerede kalmalı:İlk kez geliyorsanız mutlaka şehirde kalmak gerek.Küçükçakıl tarafında oteller olduğu gibi bol bol da pansiyon var şehirde.İlk kez gelirken ev kiralayacağım diyenler de şehri tercih etmeli bizce...Çokça gelenler için Çukurbağ’da daha geniş villaları kiralamak bir tercih olabilir.
Ne yapmalı:Dalışla ilgilenmeyeni bile çekecek güzelliklerin fotoğrafları her yerde olduğu için dalış kursu alınabilir.Kekova turu inanılmaz bir batık şehir güzelliği sunuyor.İlk kez gidenler mutlaka katılmalı,daha çok zamanı olanlar ise Kaleköy-Kekova arasını botla kendisi kürek sallayarak geçmeli.Kaleköy’de yemekten ziyade dondurma yenmeli.Şehirin içindeki antik tiyatro hastane tarafında basamaklarda oturmalı,şehrin tepesinden Çukurbağ-Meis,Kaş limanı ve limanağzı dörtlüsü tek fotoğrafa sığdırılmalı.Merkezdeki çay bahçesi Noel Baba da nasılsa oturulacak ama Akdeniz balığı lagos veya kılıç mutlaka şehrin en eski restoranında yenmeli.Saklıkent tercihi eğer ufukta Fethiye tercihi yoksa yapılmalı,eğer o imkan varsa mutlaka Demre yollarına düşüp Noel Baba müzesi ve Myra ziyaret edilmeli.Serbest günde küçük Çakıl tarafındaki beachler tercih edilebilir,Kalkan Kaş arasındaki muazzam güzellik Kaputaşta denize girildikten sonra Kalkan’a gidilebilir.Limanağzında denizde bir gün geçirmek isteyenler için sürekli karşılıklı seferler bulunmakta,yine benzer şekilde Yunanistan toprağı Meis adasına da karşılıklı seferler var.Dejavu da güneş batırmak,mavi de gece yarısından sonra müzük dinlemek,önünde baamaklarda otururken midye yemek olmazsa olmazlar.

 

Maldivler'de Balayı


Aslında google da yer,otel,restoran ..Daha doğrusu her bilgi aradığımızda aklımıza ilk gelen nereye gidersek
gidelim oteller,restoranlar hakkında kısa kısa yorum yapmanın önemi olmuştu.Kafamızdaki blog fikri ise sürekli olarak ertelenen bir girişim olmasına rağmen bir o kadar da güncel kaldı sürekli.Sonunda hadi Şıkyıldız’lar dedik kendi kendimize..Ve düğmeye bastık...
İlk olarak yazı seçimimiz Maldivler oldu ve başlığını da balayı olarak koyduk.Bunun iki sebebi var...
Birincisi Maldivler deki adalar balayı havasını yansıtan,adanın içine sizi alan ve gittiğiniz adada da çoğunluğunbalayı çifti olması sebebi ile sonuçta adı üstünde bal-ayı..ya da haftasının öne çıktığı bir yer...Daha uzun bir balayıda tercih etseniz tamamen aynı adada siz size sürecek bir paylaşımın adresi..
Diğer sebep ise biraz bizsel..Belki de yaşayanlarca ortak paylaşılacak bir fikir..Bali..Seyşeller..Karayip
adaları..Bora Bora..Her zaman gidilebilir,hatta güzelliklerine bakılırsa da gidilmesi de gerekir...Hatta uzun ömürlerolsun herkese,Avustralya dan Brezilyaya gezilsin...Ama işte kilit kelime bu..Gezilsin..
Maldivler ise gezilsinden uzak bir seçim...
Yaşanılsın,dinlenilsin ve bol bol fotoğraf çekilsin,ada turu yürüyerek gerçekleşsin...
Kısacası..
Bu yazıyı balayı seçimlerinizin arasında Maldivler var olarak okuyorsanız bizim size önereceğimiz tek bir şey var..
Maldivlere balayında gidilir...
Diğer her yere her zaman gidebilirsiniz..
Ama Maldivler diğer yerlerden sonra hadi Maldivlere de gidelim derseniz çekici gelmeyebilir...

Maldivlerde ön plana çıkanlar:

** Bizim yaptığımız araştırmalardan kalan bölgenin havasının iyi olduğu dönem Ağustos'tan sonra
başlıyor.Özellikle Eylül ve Ekim aylarından itibaren tercih edilmeli diyelim.
**Bizim olduğumuz dönem Eylül 18-25 2011 arasında idi.Yağmuru gördük ama çok ama çok kısa sürdü ,yine de
havanın çok güneşli olmadığı günü de yaşadık ve ilerleyen dönemlerde çok güzel olduğu belirtilen tekne ile güneşbatırma seansı güneşin bulutlar arasında kaybolması ile eğlenceli olmasına rağmen güzel fotoğraflar sunmadı.Güneşin yakıcı olduğu günlerde oldu...
**Kum keyfi inanılmaz.Bembeyaz kum..Resimler kadar değil,resimlerden daha güzel..Adanın her tarafı beyaz kum olduğu için  çıplak ayak yürümek inanılmaz keyif.
**Adanın floryası büyüleyici.Sürekli olarak dönmesem de olur duygusu yaşatıyor.
**Dalış zevki olanlar için büyüleyici.Zaten balayı çifti olmayıp da adaya gelenlerin çoğunun rotasını denizaltının cazibesi çizmekte.
**Binlerce ada var.Bizim tercihimiz Veligandu oldu..Gitmek isteyene önereceğimiz kadar güzel.Ne çok küçük,ne çok büyük,adanın her tarafında denize girebiliyorsunuz bu çok önemli,SPA sı ve yemekleri güzel,hediyelik eşya dükkanı idare edecek büyüklükte.Küçük bir atol bizim tercihimiz.Başkenti Rashdu.Rashdu için yarım günlük gezi yeterli..
**Kendinize anı kalsın diye adadan mutlaka hediye alırsınız ama daha da hediye getirecekler için havaalanında da anlık alışveriş imkanı var.
**Biz ne kuzey ne güney atolde,kendi başında küçük bir atolde idik.Havalanından sonra çok uzun olmayan birpır-pır seyahati ile adamıza geldik.Fakat araştırmamızda kuzey atolün güney atölden daha güzel olduğu sürekli vurgulandı.Zaten belli başlı otel zincirelerinin Maldiv lokasyonlarındaki tercihi de kuzey atöl olmuş durumda.
**Maldivlere geldik ama neyimiz var neyimiz yok harcamayalım derseniz herşey dahil otel tercih edin deriz.
** Acaba deniz içinde bungalowda kalmasak mı sorusunu soranlar olacaktır.Gidin deniz içinde doya doya
yaşayın..
**Emirates hava yollarını kullandık,bekleme süreleri açısından Dubai aktarmasını çok beklemeli tercih
etmedik.Özellikle dönüşte önemli diye düşünüyoruz.Tur yerine kendinizin ayarlama yapması hem sizi rahat
bırakıyor hem de araştırma aşamaları zevkli geçiyor.Paket programda hazıra konmamak belki de Maldivler
tercihinizi daha da güzelleştiriyor.
**Dönüş uçağında üzerinden geçilen adaların fotoğrafını çekmek isteyenler için cam kenarı tercihi önemli.
**Köpekbalığı evet kenara kadar yaklaşıyor,evinizin önünden geçiyor ,bol bol da konuşuyorsunuz köpekbalığını kendi aranızda..Ama hepsi bu..Korkutmasına gerek yok..

Kendi görüşlerimize geçmeden gitme planı bulunanlara,niyetlenenlere yönelik bir yazı yazmaya çalıştık...Şimdi
bizler anlatıyoruz...

Zeynep : Maldivlere giderken gerçekten resimlerdeki kadar büyüleyici mi diye çok sormuştum
kendime..Resimlerden de nefisti ...Denizin rengi inanılmaz , hamakta yatarken masmavi denize dalıp gidiyorsunuz..Adanın kokteylleri ve meyveleri çok güzel..Köpekbalığından korkuyorsanız da endişe edecek birşey yok diyebilirim.. Balayı için kesinlikle doğru seçimdi

Uluç : Maldivler eşimin isteği idi.İstek 1-tercih 0 dır.Maldivler dönüşü iyi ki geldik dedik,bu önemli...Dönüşyoluna çıkarken bizim pırpır bizim atölden yolcu toparladı.Otel ararken o adayı da görmüştük,dönüşte hertarafından denize girilmediğini her yerinde beyaz kumların olmadığını görünce iyi seçim olmuş Veligandu dedik..Bu da önemli..İyi bir fotoğraf makinenizin olmasını önemseyin bu gezide diyebilirim.Yemekler rahatsız edici değil ben yemem modunda olan bile doyacak birşey bulabilir.  Okyanusa karşı villanızda özel bir kahvaltı tercih etmek şahane bir seçim oluyor.Daha ne olsun..

Özetle..
Balayında Maldivler tercihi güzel bir tercih...
Gittiğimiz ada Veliganduyu da hani çok çok bilindik ve pahalı bir kaç iyi otel dışında yer arayanlara rahateder,keyif alırsınız gibi önemli iki vurgu ile tavsiye ediyoruz.