21 Eylül 2016 Çarşamba

Mondsee


Salzburg denilince akla ilk önce Hallstatt geldiğini biliyoruz ve hatta kendi gezimizlerinden birinde de Hallstatt’ta konaklamanın tadına vardığını ve yol üzerinde de Bad Ischl’ın da vakit ayırmaya değer olduğunu bloğumuz içinde paylaşmıştık.

Fakat Salzburg’un kendisi de , çevresi de o kadar keyifli ki..

Bu sene iki gece Mondsee’de konakladık ve sizlere de alternatif bir rota yazısı hazırlamaya çalışacağız.

**

Mond Almanca’da ay demek..

Rivayete göre uçurumun kenarına dek gelen kral tam yolunu kaybetmiş halde iken ve aşağı yuvarlanmaya ramak kalmışken,gölün üzerinden öyle bir ay ışığı önünü aydınlatır ki..

Hem kral hayatta kalır hem de gölün adı bundan sonra Mondsee olsun der.

Mondsee etrafında irili ufaklı köyler mevcut.

Göl içinde dolaşımı sağlayan tekne ile göl gezisi yapmak da mümkün.

Mondsee içinde hem yazları göle girilecek tesisler,hem marinada hem göl kenarında restoranlar ve sevenine de yelken okulları mevcut.

Israrla tavsiye edeceğimiz göl kenarı yürüyüşünün dışında Mondsee yerleşim merkezinin  içindeki meydan ve civarı bu satırları okuyanlar için acaba dinlenmek için gitsek mi sorusu kafalarında ise evet yanıtına yardımcı olacaktır.

Sound of Music sınırlarını aşan bir müzikal.

Daha çok çok yeni olarak Barbara Streisand Eylül 2016 albümüne bile müzikalden parça aldı.İşte bu müzikalin evlilik sahnesi Mondsee Bazilikasında çekildiği için eğer ziyaretiniz haftasonuna denk gelirse,Avusturyalıların evlilik için Mondsee’yi tercih ettiklerine ve yerel giysilerle evlilik töreni gerçekleştirdiklerine de tanık olabilirsiniz.

Yine gidecekler için konaklama tercihi olarak İris Otel’i önerebiliriz.

Ama otelin restoranını öneride bırakmayalım ve mutlaka bir akşam yemeği için önceden rezervasyon yapılmasını da önerelim.

Çoğu Michelin yıldızlı restorandan başarılı olan ve gurme restoranlar arasında yerini hakkı ile almış olan bu önerimizin vurgusu herhalde okuyanlar için dikkate alınır.Restoranın kavı yeterince geniş olmamasına rağmen ,yörenin en iyilerini de rahatlıkla bulacaksınız diyebiliriz.

Gece müzik dinleyebileceğiniz,yaz aylarında daha da eğleneceğiniz barlarda mevcut.Bir başka güzel taraf da erkenciler için merkezde pastanenin lezzetli  pasta ve kahveleri ile güne erken merhaba demesi.

Mondsee çok taze bitirdiğimiz bir gezi..

Alternatif arayanlar için birebir.

Civardaki diğer iki bilindik göle gitme gereği bile duymadık,bölgeden ayrılmadık.

Salzburg Mondsee yolu da oldukça rahatlatıcı bir yol ve kilometreler adeta bakınarak geçiyor ve  kısa  bir sürede şehir merkezine ulaşabiliyorsunuz.

 



16 Ağustos 2016 Salı

Porto Heli


Yunanistan’ın saklı kalmış cenneti Porto Heli ,yüzünü Spetses adasına çevirmiş Mora Yarımadasının en güneyinin parlayan yıldızı aslında.Yunanistan rivierasının içe giren lagününün o daracık koy girişi olmasa burası aslında göl diyeceğiniz bir doğa cenneti.

Bölgenin içinde yer alan yazlıklar doğal güzelliği bozmadığı gibi lagünün çevresinde yapılan yürüyüşler insana huzur veriyor.

Gizli kalmış derken;aslında bizler için bunu kullandık.

Harika günbatımını izlerken aslında denizde yer alan yat sayısına bakınca hiç de bilinmezlik içermediğini farkediyorsunuz.

Bölge halkında Yunanistan’ın genelinde olan Olimpiakos taraftarlığı üst seviyede.Porto Heli içinde yine bölge halkının kurduğu pazarda el yapımı reçellerden ,likörlere herşey oldukça uygun fiyata sunulmakta.

Porto Heli içinde Yunanistan’da çok da rastlanmayan tarzda ,damak zevkimize yakın bir pastane olduğu gibi; başta Papadias –ısrarla önerilir- olmak üzere balık restoranları ve özellikle geceleri akına uğrayan cafeler sıra sıra dizilmiş durumda.

Nikki Beach için de bir parantez açmak gerekir .
Dünyanın önemli yazlık merkezlerinde konaklama yanında eğlence yeri olan bu kurumun Yunanistan tercihi adalar değil Porto Heli olmuş durumda ve özellikle odalarındaki  şıklığı ile göz kamaştırıyor.Bölgeye hava katan Nikki Beach dışarıdan da gün içinde misafir kabul ettiği gibi gece eğlencelerini gerçekleştirdiği Teras Barına uğranmayı hakediyor.
 
 

 

Porto Helinin biraz ilerisinde vasıta ile ulaşılacak beach'ler, oteller mevcut.Yunanistan’ın 6 yıldızlı oteli ve Hollanda Kralının yazlık evi rivieranın Karayip Denizini andıran koylarına bakıyor.

**

Atina’dan direk otobüs,pazarlıklı taksi ile karadan ulaşımı olduğu gibi,Pire’den kalkan Poros,Hydra,Spetses duraklarında duran hızlı feribotlar ile de bölgeye ulaşım mümkün.

 
Beğendik,tat aldık,enerji depoladık.

Temmuz ve Ağustos seçimleri için dikkate alınabilir..

 

11 Temmuz 2016 Pazartesi

San Sebastian - Donostia


Bazı şehirler vardır bir kere görmek yeter bazı şehirler ise her gittiğinizde size ayrı haz sunar..İşte böyle bir şehir San Sebastian.İspanya’nın Fransa sınırına yakın bask bölgesinde bulunan dünya gastronomisinin en önemli şehirlerinden bir tanesi.Tam bir lezzet  merkezi. 2016 yılının da Avrupa kültür başkenti.
Altın renkli kumsalları , turkuvaz mavisi denizi , michelin yıldızlı restaurantları ve pintxos barları ile harika bir festival şehri burası.

Pintxos derken kısaca açalım dilerseniz ; Endülüs bölgesinde tapas denilen atıştırmalıklara ,Bask bölgesinde pintxos adı veriliyor. Aslında Bask’lılar bu atıştırmalıklara tapas denmesine de kızıyorlar, onlara göre tapas içkinin yanında atıştırmalık olarak verilirken , Pintxos asla free olarak ikram edilmiyor. Şehrin eski tarafındaki caddelerde çok sayıda pintxos bar var ,biz  şehirde 3 gece konakladık yaklaşık 10-15 pintxos barda tadım yaptık .En beğendiklerimizi de sizler için sıraladık .

Nerede yemeli ?

Garamba : Michelin yıldızlı pintxos bar.. txipiron’lar ( ufak kalamarlar) nefis.

Bodega Donostiarra  : Eski şehrin içerisindeki değil yenişehir kısmındaki tavsiye ettiğimiz..Özellikle ahtapot salatası ‘Pulpo Vinegreta’ ve Indurain harika
Zeruko : Önerimiz Brocheta de tomatito

Atari :  Denediğimiz tüm pintxos’lar nefisti.. Pintxos’ların yanına lokal şarapları  txacoli ‘yi tavsiye ediyoruz.
 

Michelin Yıldızlı Restaurant’lar :

Arzak  : Mutlaka haftalar öncesinden rezervasyon gerektiriyor , 3  Michelin yıldızı bulunuyor.

Mirador de Ulia : Şahane manzarada nefis yemekler yiyorsunuz...Michelin yıldızlı...

 
 
Neler yapmalı ?

Monte Igueldı tepesine çıkıp şehrin manzarası izlenmeli ..Özellikle gün batımı şahane.
Katedral çevresindeki dar sokaklarda yürüyüp alışveriş yapabilir ve pintxos barlarda gurme turu yapabilirsiniz.
Şehirde çok fazla kiralık bisiklet noktası var ; günlük bisiklet kiralayarak şehri gezmek son derece keyifli.. Urumea nehri kıyısından La Concha’ya kadar bisiklet yolları mevcut.

Şehrin merkezindeki upuzun kumsal La Concha’da denize girip , sabahları yürüyüş yapmak yaz dönemi için harika..Şehrin yeni kısmındaki diğer koyda da surf dersleri alabilirsiniz.
Gün içinde kıyıda gel-git olayına tanıklık ediyorsunuz. Güneşin konumundaki değişim sonucu deniz seviyesinde alçalmalar ve çekilmeler yaşanıyor bu da oldukça entresan görüntülere yol açıyor, sabah güneşlendığiniz bölgede akşamüstü daralmalar oluşuyor.

1-2 saatinizi kıyının tam karşısındaki Santa Clara adasında geçirebilirsiniz.
İspanya kraliçesinin favori yazlık tatil evi Miramar Loyal Palace turistik bir saray.Şehrin kıyı kesiminden nefis manzaralar eşliğinde iyi bir yürüyüş rotası ile saraya ulaşmak mümkün.
 

Nasıl gidilir ?

Biz Thy ile Bordeaux’a uçtuk ,buradan trenle Biarritz’e geçtik.Biarritz’de 3 gün konakladık.
Biarritz  - San Sabastian arası arabayla 1 saat...Otobüs ve tren alternatifleri mevcut.
Diğer alternatif İstanbul’dan Bilbao’ya uçmak .Bilbao’dan San Sebastian 100 km.

 Nerede konaklanır?


Hotel de Londres : La Conchaa körfezine bakan 19. yy’dan kalma merkezi otel.
Hotel Maria Christina : Cantabrian Denizi ve Urumea Nehri manzaralı konumu şehir merkezinde olan otel..

Bu iki otelinde konumu çok merkezi , bu otellere yakın diğer otelleri de seçebilirsiniz.

 ***
Bölgede baskça da konuşulduğu için biz de tatil öncesi bazı kelimeleri öğrenerek bölgeye gitmiştik ..Restaurantlar'dan ayrılrken Agur ( Hoşça kal) veya Eskerrik asko ( teşekkürler) dediğimizde garsonların sıcak gülümsemesi ve şaşkınlığı ile karşılaştık...Yazımızı da bir baskça kelime ile sonlandıralım ve San Sebastian'a İKUSI / ( görüşürüz) diyelim...ne de olsa bizi yeniden çağıracak..
Eğer siz de San Sebastian'a tatil planlıyorsanız   bu bölgeye gelmeden festival takvimini de incelemenizi tavsiye ederiz...
 
 
 
 
 

 






27 Haziran 2016 Pazartesi

Bordeaux


Bordeaux gezimizle ilgili yazımızı kendi beğenimizin etkisinde kalarak yazarsak,okuyanı yanıltmış oluruz diye düşünerek biraz daha “hissiz” bir Bordeaux yazısı ile sizle birlikteyiz.

Bizim Bordeaux’ta olduğumuz dönemde 300 binin az üzerindeki nüfusa sahip şehir ,Avrupa Futbol Şampiyonasına ev sahipliği yapan kentlerden biri olduğu için karnaval yeri gibi idi.Galler –Slovakya maçı öncesi kente adeta akın eden iki ülkenin taraftarı ama özellikle Galler taraftarı şehri adeta bayram  yeri haline getirirken doğal olarak bu kalabalık,canlılık veya tam tanımlaması  ile şehirdeki hizmet sektörüne katkı yapan “turist istilası” bize şehri fazlası ile sevdirdi.Bu yüzden ,evet Bordeaux için gitmeyi düşünenlere ,evet gidin diyoruz ama kendi gözlemimizi etkileyen bu unsuru da aktarıyoruz.

**

Bordeaux bir tıp merkezi..

Bu konu ile ilgili yazacağımız tümcelerimiz yok ,bizim için olmasın,bu yazıyı okuyan da bunu araştırıyor olmasın diye dileyelim önce tabi ki ,ama bu bilgi de kenarda dursun.Sağlık için araştırma yapanlar çeşitli kaynaklardan konu ile ilgili bilgi edinebilir.

**

 
Yazılarımızda Toscana bisiklet turundan sonra Avrupa Şampiyonası üstüste gelmiş gibi dursa da;

Toscana' 
 
 
 
 
 
nın bağları Bordeaux’nun büklüm büklüm yolları havasında oldu son iki gezimiz.

Şehirde inanılmaz şarap evleri var.

Şehirde çok güzel et restoranları da var..

Glouton le Bistrot için tavsiyeyi şehrin yerlisinden aldık,rahatça yazabiliriz.Üniversitenin oradaki restaurant için önceden rezervasyon gerekli.Pessac-Leognan  veya Saint Emilion bölgesi şarapları bana yeterli diyorsanız doğru bir tercih olacaktır.

Üzümlerden cabarnet-merlot dengesi açısından hangisi ağız tadınıza daha uygun ise , seçiminizi ona göre yapabileceğiniz kadar yeterli bir kavı mevcut ve kendi seçiminizi buna göre yapabilir cabarnet ağırlıklı veya tam tersi dengede bir seçim yapabilirsiniz.

Kendi açımızdan Medoc bölgesinin ürünleri bizim yemek için tercihimiz olmasa da sevenleri açısından restaurant en azından geldiniz boş döndürmeyelim çeşitliliği sunuyor,bun uda ekleyelim.

Kav açısından daha geniş sunumlu önerilerimiz ise  Le Gabriel ve Le Chapon Fin olacak.

**

Şaraba ayrı yer ayırmak gerekir.

Günlük gezileri kendiniz de günlük tur ile de yapabilir ve şarap bölgelerini gezebilirsiniz.

Saint Emilion en çok tercih edilen turist rotası.Elbette ki Medoc bölgesi de öyle.Ama yine de Pessac-Leognan atlanmamalı.

**

Şehrin eski şehir denilen bölgesi kendi deyimleri ile “otantik”

Bize göre ise Fas,Türk,Cezayir kökenli Fransızların yerleşim ve sunum bölgesi olmuş.Yine de St. Michael bazilikasına nasılsa yol düşecek ,oradaki meydan meraklısının ilgisini çekebilir,civardaki sokaklar fotoğraf meraklılarının deklanşöre bastığı anları yaratabilir.

Şehrin kilisesi St.Andre ise aslında şehrin kalbinde.

Oradan nehre giden yola uzanarak “Borsa” bölgesine ulaşabilir,nehrin kenarındaki bistorlarda ve ara meydanlarda vakit geçirebilirsiniz.

Gece özellikle hem köprü hem de Parlemento Binası “güzel” dedirtiyor.

Garonne nehrinde tur atmak bzim tercihimiz olmadı ama denenebilir.

**

Şehrin kilisesinin biraz aşağı paralelinde ,ana meydandan eski şehre uzanan İstiklal Caddesi..

Şehrin kilisesinden biraz ilerleyip de Hermes ve Louis Vuitton gibi mağazaların olduğu bölgeden yine ana meydana uzanan Abdi İpekçi Caddesi ile şehrin haritası kafanızda çıkıyor.

Fransızcası iyi olanlar için şehrin merkezindeki kitapçı 'Mollat' gel bana diyor.Atlanmamalı.

Turist için hediye alayım dönerken olanakları kısıtlı ,ama zaten Bordeaux şarapları ile döneceksiniz zaten öyle değil mi..

**

Toplarsak..

Biarritz ve San Sebastian ‘a gitsek..

Giderken de Bordeaux üzerinden gitsek diyenler için iyi bir seçim yeri Bordeaux.

 

15 Haziran 2016 Çarşamba

Fransa Avrupa Şampiyonası


Avrupa şampiyonası Fransa’da başladı ve sene içinde gerçekleşen terör eylemlerinin etkisi ziyaretçi sayısını etkiler mi diye masaya yatırılan tartışma konusu da yanıtını “hayır “ olarak bulmuş oldu.

Gezi durağımızın ulaşım merkezinin Bordeaux olmasının sebeplerinden  biri de bu turnuva atmosferine  tanıklık etmekti ve geri dönerken de bu tercihimizin doğru bir seçim olduğunu ,gezimize gülümsemeler kattığını söyleyebiliriz.

Bu yazımızın amacı aslında seyahat etmeyi sevenlerin bu tür organizasyonlara ev sahipliği yapan ülkeleri tam da organizasyon döneminde ziyaret etmelerini kendilerine salık vermek .

Evet otellerde yer bulmak zor oluyor ve normal fiyatının üstüne çıkan konaklama maliyeti ile karşılaşıyorsunuz;yine evet kalabalık yüzünden artan fiyatlar yemek fiyatlarından tutun alışverişinize kadar sizleri maddi yönden negatif etkiliyor ama gerçekten de eşsiz bir de deneyim oluyor.

Farketmişsinizdir,açık açık sizlere kendi tuttuğunuz bir takımın rotasını değil de farklı bölge konuklarının ziyaret ettiği anı gözlemenizi öneriyoruz.

Bizim Bordeaux’ta olduğumuz dönemde Galler-Slovakya karşılaşması vardı ve şehre 32 bin kişilik baskın yapan Galler taraftarı şehri bayram yerine çevirmişti.Slovakların da göreceli olarak az kalmasına rağmen şehre hareket getirdiklerini söyleyebiliriz ama nüfusu 3 milyon olan ülkenin içinde acaba kim kaldı sorusunu sordurdu bize..

Hoş bu yazıyı yazarken daha dün gece İzlandalılar ST. Ettiene baskını yapmışlardı ve adanın nüfusu sadece 300 bin kişi olduğuna göre esas olarak bu soru onlara sorulmalı idi.

Kısaca toplayalım;

**

Fransa ev sahibi ve önlem alma konusunda dersine iyi çalışmış.Yine de ülkede yaşanan grevler şehirlerarası ulaşımlara sekte vurdurmakta.

Galler taraftarı renkli.İngiltere ile aynı gruptalar ve İngiltere-Galler maçı da maçın oynanacağı Lens şehrine hareket getirecektir.

Spor organizasyonları şehre bereket getiriyor.

Şehirde kurulan Fanzone,tüm taraftarların maçları dev ekranlarda seyretmesine olanak tanıyınca ,şehirde evde duran adeta kalmıyor.

Fanzone’da evsahibinin açılış maçını ve İngiltere’nin bir karşılaşmasını da seyrettik.Atmosfer harika.

Ah bir de hazır gelmişken bunları yolsak düşüncesi küresel olmasa.

Bu tür organizasyonların planlamaları çok önceden yapılmalı.

Kendi takımınızın deplasman seyahatinde bir şehri bu kadar özgürce tanımıyor,iyi gözlem yapamıyorsunuz.Bu deneyim de böyle yaşanıyor.

Norveç,Hollanda ve İskoçya turnuvada yoklar.Ama olsalardı renk katarlardı.

Bir kere biz milli takımı az seviyoruz.Sevmemiz gerekenden az seviyoruz.Ondan alıp klüp takımlarına veriyor ve onları da sevmemiz gerekenden belki de çok seviyoruz.Oysa bu turnuva bir karnaval ve her turnuvada keşke olunsa.

**

Kısacası..

Euro 2016 fotoğrafını çektirdik..

Bu yazıyı okuyanlara World Cup 2018 veya Euro 2020 fotoğrafı sizi bekler diyerek bitirelim.

Keyif alacaksınız..





 

 

 

 

 

 

23 Mayıs 2016 Pazartesi

İtalya Bisiklet Turu anıları & Chianti


İtalya’nın kalbinde bulunan Chianti şarap bölgesi  sakin ve doğa ile iç içe bir tatil geçirmek isteyenler için harika bir seçenek.
Floransa’yı  Chianti’ye bağlayan  yol nefis manzaralar sunuyor, üzüm bağı bahçeleri , zeytin ağaçları , yeşil tepeleri ve taş evleri  ile harika bir yolculuk yapıyorsunuz.
 

Biz bölgeye İtalya bisiklet turu Giro D’İtalia’nın 9 . etabını izlemek için 2 günlüğüne geldik ; Giro D’italia ‘’Dünyanın en güzel yerinde dünyanın en zor yarışı ‘’ olarak tanımlanıyor..Bu sene 99. ‘uncusu düzenleniyor. Yarış heyecanının yanı sıra İtalya’nın   doğal güzelliklerini görmek,, temiz havayı solumak, değişik kültürlerden gelen insanlarla tanışmak bu etkinliği unutulmaz kılıyor..
 

İlk gün Bologna havaalanından kiraladığımız araç ile yola koyulduk, 2,5 saatte Greve in Chianti’ye vardık.

Greve in Chianti , dünyaca ünlü Chianti şaraplarının başkenti. Yol boyunca gördüğümüz harika bağların arasından kıvrılarak geldiğimiz yol sizi köy meydanı Piazza Matteotti’ye kadar getiriyor..Bu bölgede özellikle Sangiovese üzümü yetişiyor ve bu üzümlerden ünlü kırmızı şarap Chianti üretiliyor..
 

Giro bisiklet turunun bu kasabadan geçecek olması kasabayı Pembe’ye boyamışti ; zaten Giro pembenin neredeyse her tonunu kullanan , geçtiği yerlere karnaval havası katan bir tur , sloganı da #fightforpink.

 

Köy meydanı klasik kasap dükkanları , şarküteriler, şarapçılarla donaltılmış ; normalde sakin olan kasaba yarışın etkisiyle oldukça kalabalıklaşmış... Piazza Matteotti’de, denizci Giovanni da Verrazzano Anıtı’nın yanı başına kurulan tezgâhlarda pek çok yerel ürün satılıyor ; Antica Macellaria Falorni tarihi bir şarküteri , yarış içinde özel bir kart hazırlamışlar , 10 euro ödeyerek günboyu istediğiniz şarabı tadabiliyorsunuz .şarabın yanında Pecorini peyniri ve prosciutto salamlı sandviçlerden tadabilirsiniz..


Greve’de Otel önerimiz bizim de konakladığımız Terre Di Baccio ; kendi şarap bağları olan , tarihçesi 16. Yy’a kadar uzanan bu butik otel de sabaha yeşillikler içinde ve kuş sesleriyle uyanıyorsunuz..Zeytinyağlarını , şaraplarını kendileri üretiyor , çok da samimi ve sıcakkanlı evsahipleri var ..


Greve’ye 6 km mesafede tepenin üstünde Panzano adlı bir kasaba yer alıyor  ; dünyaca meşhur kasap Dario Cecchini’nin dükkanı bu kasabada, kasabın hemen yanında bir de restaurantı var...Patatesler Chianti tereyağı ile servis ediliyor , Izgara biftekleri ise oldukça populer.
 

Panzano’dan Siena’ya doğru devam dettiğinizde Radda in Chianti geliyor  ; Şarap tadım konakları ; cafe’ler ve bisikletle ilgili herşeyi bulabileceğiniz minik bir de dükkan merkezde sizi karşılıyor....
 
yukarıda da bahsettiğim gibi bölgede sadece 2 gün konaklayabildik, 2. günümüzde Giro sebebiyle yollar sabah 08:00 itibariyle araç trafğine kapandı , aslında daha da keyifli oldu, çünkü otelden çıkarak merkeze kadar olan 2 km’lik yolu yürürken hem yarışı izlemeye gelen ve karavanlarını parkeden  Yeni zelanda’lı , Amerika’lı, Hollanda’lı yarışseverlerle sohbet ettik, hem de yarışın geçeceği yolu keşfetmiş olduk...



Yarış ITT etabıydı yani kişisel zamana karşı ...Radda İn Chianti’de başlayıp , Greve’de sona eren parkur 41 km idi...virajlı , ara sıra inişli çıkışlı çok da kolay olmayan bir parkurdu.. Yarışın ilk 1 saatindeki güneş , sonrasında yerini yağmur ve rüzgara bırakınca son çıkan grup dezavantajlı durumda oldu . Yarışı da zaten güneşli dönemde koşan Primoz Roglic kazandı..Cancellara kazansa da podyuma çıksın diye çok istedik, podyuma çıkamasa da onu canlı izleme fırsatı yakalamak çok keyifli oldu...

Bisiklet yarışı sevdamızın peşinden geldiğimiz Chianti bölgesinden çok keyif aldık , ve en kısa zamanda bu bölgeye daha uzun bir seyahat planı için yeniden gelmeye karar verdik..Eğer yolunuz Floransa ya da Bologna ‘ya düşerse Chianti bölgesine de zaman ayırmanızı tavsiye ederiz..


18 Ocak 2016 Pazartesi

Bad Ischl - Hallstatt

Bad Ischl Avusturya'nın termal kasabalarından biri. Traun nehri kıyısında , Salzkammergut bölgesinde, 13.000 nüfuslu.

Avusturya- Macaristan imparatoru Franz Josef’in yazlık malikanesi Kaiservilla’da bu kasabada bulunuyor.

Salzburg'dan kalkan Bad Ischl otobüsüyle enfes manzaralar eşliğinde biz bu kasabaya vardık..Yol üzerinde Red Bull headquarter'in da bulunduğu Fuschl am See'ye de uğradık...Göl kenarında sessiz sakin bir çok köy var , otobüs yolculuğunuz muhteşem manzaralar sunuyor sizlere..Hallstatt’a giden trende Bad Ischl’dan kalkıyor.


Hallstatt trenine binmeden önce kasabada kahve molası vererek şehir merkezini ve  pazarını gezdik, tesadüfen karşılaştığımız Cafe Ramsauer Johann Strauss'un sevdiği ve sıkça uğradığı bir cafeymiş. 1896 yılında açılmış .  Bad İschl'a yolunuz düşerse bir kahve için uğramanızı öneriririz..


Bad ischl ve Hallstatt’ı da kapsayan Salzkammergut bölgesi  , dünyanın en eski tuz madenlerinin olduğu yer..Bad İschl’ın çarşısında bu sebeple  bir çok tuz mağazası ve spa malzemeleri satan dükkanlar var. Domatesli , sarımsaklı , maydonozlu başta olmak üzere bir çok çeşit tuzu burada bulabilirsiniz..  



Öğleden sonra bindiğimiz  tren güzel manzaralar eşliğinde  bizi Hallstatt'ın karşı kıyısına kadar götürdü..Buradan kalkan tekne ile de 10 dakikada Hallstatt’a vardık.


Köye ayak bastığınızda  kendinizi masal dünyasında gibi hissediyorsunuz.

Nefis bir köy , sessiz , sakin huzurlu ...

Nüfus deseniz 700 kişi. .araç çok az sayıda  , ses yok manzara var..



Sabah organik köy kahvaltınız ile güne merhaba diyorsunuz..Sonra nefis manzaralar eşliğinde doğa yürüyüşü yapabilirsiniz , biz kış döneminde gittiğimiz için yürüyüş yolu ile  Skywalk’a çıkamadık, yolu kapalıydı , bahar sonrası giderseniz mutlaka çıkmanızı öneriririz.

Hallstatt’ta doğa yürüyüşleri dışında fotoğrafçılık ve dağcılıkta yapabilir , tuz madenlerini gezebilirsiniz. Merkezde köyün tarihini anlatan bir de müze var.

Yaz döneminde 'Shake the lake' festivali oluyor, halk lokal kıyafetler giyerek köy meydanında toplanıyor, konserler ve gösteriler düzenleniyor , gölde kendi tekneleri ile de tura çıkıyorlar..Festival zamanında köyü ziyaret etmiş bir arkadaşım festivalin çok eğlenceli ve keyifli geçtiğini söylemişti , aklınızın bir köşesinde bulunsun .

Biz Hallstatt'ta Seehotelgrüner baum’da konakladık..memnun da kaldık..Otel’in hem göle hem de köyün merkezine bakan odaları bulunuyor. Otel’in içerisindeki 'Restaurant zum Salzbaron‘un yemekleri oldukça lezzetliydi , balıkları denemeye değer. Bu otelde kalmasanız bile akşam yemeği için  tercih edebilirsiniz, göl kenarı masası için rezervasyon yaptırmayı unutmayın..

 

Hallstatt'tan ayrılırken 2 seçenek var , ya botla karşı kıyıdaki tren istasyonuna gideceksiniz ya da bizim yaptığımız gibi merkezden kalkan otobüsle Bad Ischl 'a gidip oradan aktarma ile Salzburg'a döneceksiniz.

Dönüşte keşke daha fazla kalsaydık diyecek misiniz ? Kesinlikle...
Farklı rotalar tatil planlamanıza  Hallstatt gezisini eklemenizi öneririz...sizi bir daha çağıracak...