Norman Jewison’un ‘Only you’ filmi Positano’yu , Mike Barker’in ‘Good Woman’ı Cetara ve
Ravello’yu sevdirmişti bize..Biz de ekranda muhteşem görünen Amalfi kıyılarını 2015’in
Haziran ayında seyahat rotası olarak belirledik..
Cetara’yı Sorrento’ya
bağlayan 61 km’lik daracık yol nefis
manzaralar sunuyor, limon bahçeleri ve
denize bakan yamaçlarda çok keyifli bir yolculuk yapıyorsunuz... Cetara ,
Minori , Ravello , Atrani, Amalfi ,
Praiano ve Positano’yu gezdik , hepsi güzel hepsi birbirinden farklı
kasabalar...
Amalfi kıyılarındaki İlk durağımız ve konaklama kasabamız
Amalfi idi , burayı tercih etmemizin sebebi önceki seyahat bölgemiz Capri
adasından direkt vapurla bölgeye ulaşım olması ve merkezinde tüm kasabalara
giden otobüs terminalinin yer almasıydı. Araç kiralamayı biz bu bölge için
önermiyoruz , kasabalar arasındaki yollar çok dar ve park yeri imkanı kısıtlı...Otobüs, taksi
veya bot alternatif ulaşım seçenekleri olarak karşınıza çıkıyor.
Amalfi’nin merkezi Piazza Del Duomo’da kilise , çeşme ve cafelerin yer aldığı ufak
ve şirin bir meydan bulunuyor..Kilisenin
adı St.Andrea , yapımına 9. yy’da
başlanan katedral kentin hakimi gibi . 62 tane basamağı var , İtalyan’lar
merdivenlerine oturup etrafı seyrederek burada vakit geçiriyor..Kilisenin tam
yanındaki ‘ Pasticceria
Pansa’ pastanesi oldukça pupüler ,boş masa için sıra beklemek zorunda
kalıyorsunuz.. Merkezden içeriye doğru yürüdüğünüzde karşınıza çıkan dar
sokaklarda yöresel tatları deneyebileceğiniz Trattoria ‘lar ve İtalyan’ların
meşhur likörü ‘limoncello’yu
tadabileceğiniz cafeler karşınıza çıkıyor..Kasabanın tarihteki önemi ise
büyük. Avrupa’ nın kağıtla tanışmasını sağlayan bir ticaret merkezi
burası..Kağıt meşhur olduğu için el yapımı mektup kağıtları ve zarfları satan 3 adet
hediyelik dükkan mevcut , zarfı elinize aldığınızda gözükmeyen Amalfi kaşesi
ışığa tuttuğunuzda zarfa yansıyor..
Liman tarafında hem Capri Adası ve diğer kasabalara giden
tekneler mevcut , hem de Santa Croce ve
La Sirene beach gibi arabayla girilmeyen kayalar arasında kalmış güzel plajlara
ulaşım sağlayabiliyorsunuz. Kıyıda her kasabada olduğu gibi denize girilecek
bir plaj ve cafe’ler bulunuyor.Her ne kadar limoncello İtalya’nın en meşhur
likörü olsa da , cafelerde her iki masadan birinde tercih edilen kokteyl aslında zamanında Avusturya’lıların bulduğu
prosecco ile hazırlanan Aperol Spritz.
Kıyıdan 6-7 dakika yürüdüğünüzde Güney İtalya’nın en küçük kasabası olarak bilinen Atrani’ye varıyorsunuz. Kartpostal gibi bir koy...Koyun girişinde 1953’te burada çekilmiş Sarışın Şeytan ‘Beat the devil’ filminin tanıtım taşı karşılıyor sizi. Piazza Umberto olarak geçen ufak merkezinde kilise ve cafe’ler bulunuyor , Atrani diğer kasabalara göre oldukça ucuz..Az önce Aperol Spritz’den bahsetmiştim, burada Spritz’in farklı versiyonlarını deneyebilirsiniz..Şeftali , Elma ve limonlu gibi.
Kıyıdan 6-7 dakika yürüdüğünüzde Güney İtalya’nın en küçük kasabası olarak bilinen Atrani’ye varıyorsunuz. Kartpostal gibi bir koy...Koyun girişinde 1953’te burada çekilmiş Sarışın Şeytan ‘Beat the devil’ filminin tanıtım taşı karşılıyor sizi. Piazza Umberto olarak geçen ufak merkezinde kilise ve cafe’ler bulunuyor , Atrani diğer kasabalara göre oldukça ucuz..Az önce Aperol Spritz’den bahsetmiştim, burada Spritz’in farklı versiyonlarını deneyebilirsiniz..Şeftali , Elma ve limonlu gibi.
Aslında Güney İtalya’nın en küçük kasabasına bu kadar kelime ile yer vermemizin en büyük sebebi orasını sevmiş olmamız..Amalfi’den yürürken kıvrımda gördüğünüz manzara Lonely Planet’in bölgeyi anlattığı rehber kitabının kapağındaki manzara…Gerçekten çok güzel..
Ama kıyıların kitaplara,filmlere,kartpostallara sığmayan
büyüleyici güzelliğini sunan görüntüsü hiç kuşku yok ki bölgenin dillere destan
yeri Positano…
Amalfi kıyılarında en çok görmek istediğim ve beni daha gitmeden heyecanlandıran yer olmuştu
Positano..Yıllar önce ‘Only you’ filmiyle bu kasabayla tanışmıştım..
Positano yamaca kurulu pembe , şeftali , sarı tonunda evleri
, sardunyalı kat kat bahçeleri olan yokuş aşağı sıralanan kartpostal gibi bir
köy..Tepede kasabanın girişine vardığınızda gördüğünüz tablo karşısında
duyduğunuz tek his ‘mutluluk’..Denizi ve evleri sanki bir kartpostalda
görüyorsunuz..Aşağıya doğru dar sokaklarında bir çok yerel butik , yöreye has
seramik satan dükkanlar , limoncello içebileceğiniz cafe’ler , ve hediyelik
eşya satan mağazalar mevcut..Lacivert üzerine sarı limon desenli seramik
çiniler ve güneş seramikleri oldukça popüler..
Merkezde yer alan plajın adı Spiaggia Grande , burada denize
girerken Positano’yu izleyip büyülenmemek elde değil..Avrupa’da denize girdiğim
en etkileyici manzaraya sahip yer burası diyebilirim...
Tepede konumlanan ve Spiaggia grande manzarasına sahip
‘Positano Cafe’de kahve molası , Max Restaurant’ta deniz mahsülleri , plaja
yakın taraftaki Chez Cafe’de pizza ve makarnalar , yukarıdan çarşıya girdiğinizde
karşınıza çıkan La Zagara’da tatlılar iyi seçim..
Positano’dan karşı kıyıya baktığınızda ise Praiano’yu görüyorsunuz..Aslında Positano’dan Praiano’yu mu görenler mi daha şanslı yoksa Praiano’dan Positano’yu mu izlemek daha güzel diye sorarsanız bizim seçimimiz Positano’da kalmak ve Praiano’ya bakmak olurdu..
Praiano ‘da turist az , merkezde Positano manzaralı San Luca
Evangelista kilisesi bulunuyor .. Yamaca kurulu köyde İtalyanlar’ın nefis
manzaralı yazlık evleri ağırlıklı , evlerin teraslarında beyaz atlet giymiş
İtalyan emeklilerini fasulye ayıklarken ve müthiş Positano manzarasına bakarken
görüyorsunuz ,plaja inmek için tek yol yürüyüş yolu , arabayla iniş yok , yürürken
mecbur evlerinin önünden geçiyorsunuz ve İtalyan'ların selamlarıyla sohbet etme imkanı
buluyorsunuz.. Plaja inen yokuş aşağı yolda bir cafe dışında başka su veya
kahve içeceğiniz yer yok, o yüzden dik yamacı inmeden önceki cafe’de mutlaka
mola vermenizi veya en azından su almanızı öneriririz..Yokuş aşağı yolu
tamamlayınca plaja ulaşıyorsunuz…
Praiano aslında Amalfi kıyılarında kendine has farklı bir
yer, eşi benzeri yok…ama yokuşu inip çıktıktan sonra epey yorulsanız da iyi de gelmişim diyorsunuz..
Farklı yer diye bahsetmişken Amalfi kıyılarının bir diğer farklı kasabası
Ravello..Deniz seviyesinden 350 metre yükseliğe kurulmuş bir kasaba Ravello... En
büyük özelliği her yıl Haziran -Temmuz aylarında Wagner müzik festivaline ev sahipliği yapması.. Mutlaka gezmenizi önereceğimiz yeri Villa Rufolo..Festivalde de konserler burada
veriliyor. Tarihte Rufolo ailesine ait bu villa nefis bir Minori ve Maori manzarası
sunuyor…
Kasabanın meydanındaki Calce Caffe için kasabanın en iyi
kahve mekanı deniliyor..Dar sokaklarında ise seramik atölyelerini gezmek
oldukça keyifli..
Ravello’dan kıyı şeridine indiğinizde sizi tarihi Minori
karşılıyor..Burada plajdaki farklı işletmelerde denize girebilir , 1. yy’dan
kalma antik Roman Villa ‘yı gezebilirsiniz..
Minori’nin olmazsa olmazı ise Salvatore de riso pastanesi..Kaldığımız oteldeki İtalyan'ın önerisiyle uğradığımız pastanede kahveler , incirli ve limonlu pastalar müthişti ..
Minori’nin olmazsa olmazı ise Salvatore de riso pastanesi..Kaldığımız oteldeki İtalyan'ın önerisiyle uğradığımız pastanede kahveler , incirli ve limonlu pastalar müthişti ..
**
Amalfi kıyıları gezisi nasıl bitiyor derseniz ..Tek kelime ile tanımlaması 'mutluluk' olacaktır...Emin olun ki gittiğinizde sizi tekrar çağıracak...