8 Temmuz 2013 Pazartesi

Balkanlar - Karadağ & Dubrovnik


2013 Haziranındaki yol tercihimiz “vizesiz” bir rota oldu ve  yeşille mavinin bir araya geldiği Karadağ’da geçireceğimiz bir hafta için yola koyulduk.Elimizde vize olduğu için günü birlik olarak Dubrovnik’e de geçtik ama konaklamadık.Bunu baştan yazalım ki , tatilin ortasında seçenek olarak yaptığımız yolun arkasından hemen dönüş yapmakla aslında Karadağ’ı sevdiğimiz ortaya daha yazının başında çıksın.
Karadağ’ın başkentine ,inecek olan uçağınızdan sonra araba kiralamanız sahil şeridinde yapacağınız yollar için size avantaj sağlayacaktır.Taksi ücretlerinin ucuz olduğu ülkede gidilecek yer de denize girilecek kumsal sayısı da oldukça fazla.Bu yüzden yine yazımızın başında bu tercihinizin sizin için avantaj sağlayacağını vurgulayalım.

Avrupa’da gidilebilecek çok sayıda yer varken Karadağ tercihinizi neler ön plana çıkarabilir?

** Öncelikle henüz el değmenin başlarında olan doğa..10 sene sonra biliyoruz ki Karadağ sahillerine gelecek olan aşırı talep dar yollarda yol almayı oldukça zorlaştıracak ve doğal örtü de inşaat sektörüne yenik düşecek.Görmek için zamanıdır demenin son demleri artık. Güzel deniz..Temiz hava..Her tarafı yeşil ülke..Dinlenmek için ideal seçim.

** Tatil tercihi olarak diğer seçimlerinize göre oldukça ucuz kalacak bir ülke Karadağ.Para birimi euro.Senelerce önce Hırvatistan’ın da çok ucuz olması gibi ,çok uzak kalmayacak bir dönem sonrasında daha pahalı hale gelecektir.

Budva:
Budva’nın tarihi ortaçağa dek uzanmakta eski şehirdeki kalenin surlarından şehrin bugünkü haline ve yanında uzanan o büyük koya rahatça bakma ve fotoğraflama  fırsatı vermekte.Budva’yı içine alan ve marinanın bitimi ile uzanan koyda çok sayıda insan sabahın köründe beach’leri doldurarak güne başlıyor.Şehrin tam karşısındaki Hawai adasında da denize girmek mümkün,adata ulaşım Budva içinden motorlarla yapılmakta ve hem adaya giderken hem de dönerken çok güzel fotoğraf çekme şansınız oluyor.

Budva’nın hareketli gündüz hayatı gibi gece hayatı da meşhur.Gerek eski şehir içinde ve etrafında,gerekse sahil yolundaki tüm barlar dolup taşıyor ve Akdeniz’in bilindik (yazlık) gece klübü Top Hill’de eğlence yeni günün ilk saatleri ile birlikte tavan yapıyor.

Karadağ’da sıkıntı çekebileceğiniz konu yemek olabilir.Eski şehrin kapı girişini biraz geçince ,kalenin arkasında bıraktığı küçük koya bakan restaurantlar ve sahil şeridinde kalan balık restaurantları bizim gideceklere önerimiz olacak.Bizce değerlendirin.

Budva’nın Kotor’a bağlanan yolunda Jaz plajı için yarım ya da tam gün denize girebilirsiniz.Eylül 2008 ‘de Madonna’nın burada verdiği konser hala konuşulmakta.
Budva’dan Bar’a giden yoldaki Becici plajında da denize girebilir hatta konaklamanızı Budva’nın içinde yapmak yerine bu bölgede de düşünebilirsiniz.Yine Becici’den Budva’nın 6 km ötesinde kalan ünlülerin durak yeri Stevi Stefan’a uzanan yürüyüş yolunda denize girecek oldukça güzel koylar bulunmakta.Stevi Stefan adasının civarında da denize girme yerleri mevcut.Stevi Stefan ise özel bir alan ve rezervasyon için Temmuz ve Ağustos’ta bu bölgede tatil düşünenlerin acele etmesi gerekiyor.Yine de eğer konaklamasanız bile restaurantına rezervasyon yaparak adanın içine girebilirsiniz.

KOTOR

Karadağ Rivierası Kotor’dan başlayan dantelli yollar tam bir cennete geldiğinizi size hissettiriyor.Kotor’daki eski şehir içindeki Maximus oldukça ünlü bir eğlence mekanı.Rivieranın iki tarafını çeviren dağlar sebebi ile hava Budva’daki kadar rahat değil.Aslında Kotor asla bir Budva değil.Rivieradaki gecelememizi Kotor’dan yana kullanmadık ,size de tavsiye etmiyoruz ama eski şehirden başlayan yollarda rivierayı gezerken mutlaka konaklamanızı da öneriyoruz.

RİVİERANIN ROMANTİK BÖLGESİ PERAST VE ADALARI

Bloğumuzda sizlere önereceğimiz konaklama yeri Perast.Karşısında birisi dolgu diğeri doğal olan iki ada olan Perast’tan motorlarla adalara turlar düzenlenmekte.Doğal olan St.George adasında duraklama yok, yapay olan ada ise zamanla üzerindeki kilise olan Our Lady of Rocks adını alıyor ve vakti ile seferden başarıyla dönen her denizcinin attığı kayalarla adanın oluştuğu rivayet ediliyor.Doğal adadaki kilisenin yapımı 9. Yy a dayanırken,yapay adanın üzerindeki kilisenin 1452 de inşa edildiği belirtiliyor.

Perast sessiz ve sakin ortamı ile sevgilinizle,eşinizle iseniz romantik ve büyüleyici bir manzara eşliğinde sizler için tam bir dinlenme yeri olabilir.

Rivierayı birbirine bağlayan Kamenari’de arabalı feribotu kullanmak da zaman açısından size avantaj sağlayacak olan durak.Perasttan Herceg Novi’ye giden yolda bulunuyor.

DUBROVNİK
Planınızda konaklamalı olarak yoksa bile Perast’tan 1.5 saatte ulaşabileceğiniz uzaklıktaki Dubrovnik iyi bir deniz seçeneği olarak çok yakınınızda.Türkiye’de Dubrovnik’in bilinirliği Karadağ’ın bilinirliğinin çok çok üzerinde olduğu için çok detaya girmeyelim.

Güzel bir gün,Dubrovnik kalesini çevreleyen surların dışında kalan cafelerde (kale içinde basamakları çıkarak sur yolundan ilerlemek gerekmekte )adeta Kaş’ı anımsatan oluşumlarda gün yorgunluğunu atma ,Karadağ’ın ötesine geçen alışveriş fırsatları ile kale içersinde yemek sonrası alışveriş,güzel Dubrovnik manzarası çekme fırsatı veren kale dışındaki fotoğraf çekim yerleri..360 restaurant manzarası güzel,önerilir;basamakları izlediğinizde farkediyorsunuz ki kale içindeki yerleşim yerleri metrekare olarak çok küçük ve basıklar ama hayat hala eski şehirde devam ediyor.

Yerleşim yerleri olarak az bilgi ile geçtik yazımızı.Çok sayıda koyda zamanı unutup gerçekten tatil yapabildiğinizi hissedebileceğiniz bir yer Karadağ.

Birgün hala nereye gitsem diye tatil yeri arayanlara tavsiye edilir..

5 Mayıs 2013 Pazar

Lizbon - Benfica&Fenerbahçe..

Portekiz gezimizde sevdalı olduğumuz renklerin peşinden yol almamız etkili oldu.Bu yüzden açıkça
belirtelim ki Lizbon rotamızın seçtiği bir yer olmadı ;Londra,Basel ve Lizbon’dan biri olacaktı,kuradan çıktı.Bizim için çok ama çok keyif aldığımız bir gezi oldu.Maç sonucunu da değerlendirelim hazır niye geldiğimizi de belirtmişken..Keşke gönül verilen takımların hepsi Avrupa macerasını her sene Nisan veMayıs’a dek sürdürseler de elenmeleri bu dönemde olsa.
Teşekkürler Fenerbahçe..

7 TEPE LİZBON..
Lizbon Avrupa anakarasının en batısındaki ülke Portekiz’in başkenti.Şehir alanı içinde 2 milyon kadarkişi olmasına rağmen merkezinde 700 bin kişi yaşamakta.Ülkenin sıkıntılı ekonomik süreci devam
ediyor ve bu da halkın yaşamına yansımış durumda.Yol ve konaklama masraflarınızı bir kenara
bıraktığınız zaman oldukça hesaplı bir gezi sizi bekleyecektir.
Lizbon tıpkı İstanbul gibi 7 tepenin olduğu bir kent.Şehrin merkez alanı Rossio’dan tepede yer alan
kaleye çıkmanızı öneririz;oradan seyredeceğiniz manzara gerçekten güzel ve 7 tepenin varlığını da bu
şekilde hissedebilirsiniz.

BELEM’E MUTLAKA ZAMAN AYIRMAK GEREK
Lizbon’un farklı bölgelerinden biri nehir boyunca gidildiğinde ulaşacağınız Belem bölgesi.Kaşifler anıtı
nehrin tam kenarında ve mutlaka görülmeli.Zaten az aşağısında da Belem Tower yine nehir kenarında
sizi bekliyor olacak.Caddenin iç tarafında kalan Mosteiro dos Jeronimos kilisesi yine zaman ayrılması
gerekilen yer bizce.Kilisenin olduğu caddeden biraz iç tarafa giderseniz Pasteis de Belem’de meşhur
Belem pastasının tadına bakma fırsatını elde edersiniz.Kuyrukta kalmayın,mutlaka içeride masada
oturun;servisi daha hızlı olacaktır.
Belem’e gelişiniz nehir kenarından olduğunda 25 Nisan köprüsünün ne kadar çok San Fransisco
Golden Gate’e benzediğini farkedeceksiniz ki zaten yapımı aynı ellerden çıkma.Portekiz’deki
köprünün farklılığı daha sonra köprünün altına tren yolu da döşemiş olmaları.Köprünün ayaklarının
ardında son derece başarılı deniz restoranları var,hem leziz hem de fotoğraf almak için şehrin ideal
köşelerinden.

KENDİ FADO GECENİZİ YARATIN
Fado müziği Portekizlilerin geleneksel müziği.Geleneksel müziği paket program içinde size öneren
tur veya otel programları yerine böyle bir merakınız varsa gece için Bairro Alto bölgesine şehrin
herhangi bir yerinden taksi ile çok kısa süre içinde ulaşabilir ve herhangi bir mekanda bu seçimizini
yapabilirsiniz.Portekiz için oldukça hesaplı demiştik,bunu taksiler için de belirtelim;hiç alternatif
ulaşımla vakit kaybetmeyin diyelim.
Tabi ki Lizbon’da mutlaka deniz ürünü yemek yenir , çok başarılı restoranlar da var.Biz ülkede çok
tutulan codfish i çok çok beğenmedik,ama denenmeli,böcek sevenler ise çok daha başarılı tatlar
masada yerini alıyor diyelim.
Portekiz şarapları ile ünlü olduğu için oldukça fazla şarap dükkanı ve küçük tadımlık şarap evleri de
şehirde yer almakta.Kentte yeşil şarap böyle evlerde denenmeli.Peynirlerini biz oldukça sevdik.Küçük
barlarda çalan canlı müzikler de başarılı,gir çık için bile ayak basmaya değer.Ülkeye dönüşte
Porto şarabının bol çeşidi havaalanında yer almakta,şehirde daha ucuzdur diyerek bavullara sarıp
sarmalama yapmaya gerek yok.Tadılan şehirde kalsın,dönüşte alışveriş yapmak için havaalanı
kullanılabilir.

LİZBON CİVARI
Lizbon bir nehir kenarı kenti.Atlas okyanusuna son derece yakın.Civarında yer alan Sintra bölgeye
gelenlerin mutlaka görmeleri gereken bir yer.Şehrin içinden trenle bölgeye varmak son derece
kolay ve hesaplı.Taksi kullanmak isteyenler için de şunu diyelim,İstanbul’da havaalanına gitmek için
verdiğiniz bedeli 35 dakikalık şehirlerarası yola veriyorsunuz.
Sintra merkezindeki saray ve tepedeki Sintra kalesi ve Pena şatosu mutlaka görülmesi gereken
yerler.Sintra bölgesinde daha fazla zaman harcamak isteyenler için okyanusa dek uzanan korunmaya
alınmış bölge var.Pena’dan göreceğiniz manzara gerçekten nefes kesici.
Lizbon’un yakınındaki Cascais ve Estoril bölgesi ise bölgenin deniz merkezleri.Biz kısıtlı zaman içindebu bölgelere gitmedik,gidenlerden mutlaka görülmeli ve deniz ürünü tadılmalı tavsiyesi aldık..Zamanıolanlar değerlendirmeli.
Niye geldiğimizi yazımızın başında belirttiğimiz için Porto’yu görmeden İstanbul’a döndük.Tarihi
dokusu geçmişte yaşanan ve yaklaşık 60 bin kişinin ölümü ile sonuçlanan deprem sonrası çok
çok eskiye gidemeyen Portekiz’in başkentinde bahar gezisi düşünenlere tavsiyemiz yol uzun diye
çekinmeyin ve mutlaka görün olacaktır.

2 Ocak 2013 Çarşamba

Saint Tropez


Cote D’azur u sadece St. Tropez’e ait tutan bir gezi planınız mı var? Harika bir seçim...

Gelmişken St. Tropez’e de uğrayayıp bir bakalım şu eski balıkçı köyüne mi dediniz.Elbette ki eldeki fotoğraflar gezinizin artısı ama bu küçük yer yarım günde gecesini yaşamadan eksik kalır.

O halde başlayalım..Günün yarısının denizde geçtiğini düşünürsek öncelik tabi ki plajların.30 yaş üstü için adres Club 55. Hayalkırıklığı yaşamak mümkün tabi,bu muymuş diyebilirsiniz.Ama buymuş diyecek yanları çok.O halde beğenmek ya da sadece görmek  üzere değil eğlenmek üzere orada olduğunuzu hatırlayarak uçsuz bucaksız Pampelonne kumsalındaki en meşhur beach club da gününüzü geçirebilirsiniz.Yer bulmak zor,önceden rezervasyon şart.Aynı kumsalda Tahiti Beach turuncu ağırlıklı hali ile sizi bekliyor.Giriş yolu ise Club 55 ten farklı.Daha düşük yaş ortalaması ile Nikki Beach açılmadan St. Tropez’in en meşhuru imiş Tahiti Beach.Şimdi de 3 numara denebilir.

Peki nerede kalmalı..İki seçenek var aslında ya St. Tropez içinde ya da motorla 15 dakikada geçebileceğiniz ama trafik yüzünden 15 dakikalık yolu araba ile 1 saatten fazla süre ile gelmeyi göze alacağınız Maxime . St.Tropez ‘deki beach clublara ulaşım araçla olacağı için ve merkeze en az 15 dakika uzakta oldukları için hemen ne gerek var kıyıdan araba ile dolaşıp trafiği çekmeye dememeli. St Maxime'de kalacaksanız  araç kiralayıp st tropez beach'lerini keşfedebilirsiniz.  St Maxime oda fiyatları St Tropez'e göre çok daha uygun , biz konaklamamızı St. Maxime'de yaptık.

Le Byblos şehrin tartışmasız bir numarası.Pahalı mı..Evet..Ama şehirde genelde pahalı kavramı normal birşey için olduğu için uçuk fiyatta mı diye soralım ve evet yanıtı verelim.Gece klübü son derece meşhur . 

Ne yapmalı sorusunun aslında üç yanıtı var..Birincisi St. Tropez sandaletleri..Alışverişin 1 numarası...İkincisi Tropezyen kek..Yemeden olmaz..Üçüncüsü ise sahilde bir cafede oturmak.Fransızlar gibi hele bulduğunuz yer en ön sıra ise saatlerce oturmak gereksiz ama illa ki oturmak..Önerimiz Cafe de Paris..En önde yer bulunca; hazır bulmuşken biraz daha oturalım havası bizi de sardı,bulaşıcı..

Yemek konusu önemli.Plajlarda restoranlar zaten gece gündüz tamamen dolu ve rezervasyon şart.Balık yemek isteyenler için seçenek bol,eski şehirin tepesine giderken küçük kumasala bakan restoran şahane. Byblos un içindeki restorana oteldışında iseniz yer bulma şansınız nerde ise yok ama şehrin en gözde mekanlarından.Şehrin sahil şeridindeki restoranlarda ise herkesin yediği saatleri tercih etmeyecekseniz yeriniz en önden bile hazır olabilir.Ama hesaplı gideyim derseniz İtalyan restoranlar en iyi seçim gibi duruyor.Sahil şeridini yandan göreyim derseniz Papagayo dan iyi bir alternatif yok.


Alışveriş için her türlü lüks mağaza mevcut.Aklınıza gelen tüm markalar orada.İster istemez geziyorsunuz.

Şehir sahilinin uzunluğu kısa,o yüzden oraya demirleyen her yattan ünlü çıkar mı acaba diye bakınan insan kalabalıkları yaşamın içinden hale gelmiş durumda.

Sainte Maxime ile Saint Tropez arasında körfezin tam köşesinde Port-Grimaud var.Kanal şehri.Gezilmeli.

 
Şehrin içine ayak basmayan ünlü birisi yoktur herhalde ama kimse şehirle özdeşleşen Bridget Bardot gibi olmaz.O her yerde..O kadar efsane halinde ki,inanılmaz..
Saint Tropez sizi bir kere daha çağıran bir şehir değil,ama içine alan bir yer...
Sevenin tam seveceği,sevmeyenin ise neyse görmüş olduk diyeceği eski bir balıkçı kasabası..